Sinop Mutlu Sonlu Masöz Bayanlar

Sinop Mutlu Sonlu Masöz

İko hemen hemen anında cevap verdi. “az önce ne oldu öyle? Neden kimse bana neler bulunduğunu anlatmıyor?” Cinder derin bir nefes vererek karnının üstüne yattı ve sürünerek kapıya doğru ilerledi. Geminin ana katına uzanan merdiven demirlerinden ilkini kavradığında seslendi. “gemi kalkışa hazır!” Kelimeler ağzından Sinop Mutlu Sonlu Masöz çıktıktan hemen hemen derhal sonrasında, Cinder’ın altındaki ateşleyiciler çalıştı ve vapur yerden havalandı. Rampion bir an havada aslolanı kaldıktan sonra hızla gökyüzüne atılarak Michelle Benoit’nın güzel nahiyesindeki yıkımdan uzaklaşırken, Cinder bir çığlık atarak sıkıca merdiven demirine tutundu.

Yine yörüngeye oturduklarında, Cinder kokpitteki Thorne’un yanına ulaştı ve koltuğa yığılarak, iki kolunu bitkin bir halde yanlardan sarkıttı. “Yaralarımızı temizlesek iyi olacak,” dedi Cinder, Thorne’un omzundaki kan lekesini gördüğünde. Thorne gözlerini ona çevirmeden başını salladı. “Evet. O herifleri delirten şey her neyse, bana da bulaşmasını istemem.” Sağ bacağı kendi ağırlığı altında titreyen Cinder, aksak adımlarla sıhhat birimine gitti ve sandıkları kapının önünden çektiğine memnun  bir hâlde, bir sürü bandaj  ve merhem buldu.

“İyi kalkıştı,” dedi Cinder, kokpitteki Thorne’un yanına döndüğünde. “Kaptan.” Cinder yapış yapış kol yenini parmağındaki bıçakla kesip açarken, Thorne somurtarak homurdandı. “Kendini iyi mi hissediyorsun?” diye sordu Cinder, Thorne’un kolundaki diş izlerini inceleyerek. “vahşi bir köpek tarafınca ısırılmış benzer biçimde.” “Başın dönüyor mu? Sarhoş şeklinde misin? Sonuçta çok kan kaybettin.” “Ben iyiyim,” dedi Thorne, kıza dik bir bakış fırlatarak. “yalnız ceketim konusunda fazlaca sinirliyim.” “Daha fenasü de olabilirdi. “Cinder bir sağlık bandından uzun bir parça kesti.

Sinop Mutlu Sonlu Masöz

“O subaya yaptığım şeklinde, seni de kendime etten   bir   kalkan   olarak   kullanabilirdim.”   Cinder hıçkırdı. Thorne’un kolunu sarıp sargıyı bantlarken, Cinder’ın gözleri sanki çöller kadar kuruydu ve başına şiddetli bir ağrı girmeye başlamıştı. “Orada ne oldu?” Cinder başını iki yana salladı ve gözlerini avucundaki kesiğe indirdi. “emin değilim,” dedi, elini de çarpık bir halde sargılarken. “Cinder.” “Öyle yapmak istemedim.” Cinder kendi koltuğuna geri yığıldı. Kendini onunla saldırgan adam arasına koyan kadının gözlerindeki boş, ölü bakışları hatırlayınca midesinin bulandığını hissetti.

“yalnız paniğe tutuldum ve sonrasında tek hatırladığım şey, hanımın benim önüme geçmesiydi. Bunu düşünerek planlamadım, herhangi bir şey yapmayı bile denemedim. Yalnız öyle oldu. Koltuktan kalktı ve daha geniş bir alana  ihtiyaç duyarak, hızla kargo kısmına geçti. Nefes almaya, hareket etmeye, düşünmeye ihtiyacı vardı. “Önceden bahsettiğim şey, işte tam da buydu! Bu kabiliyet beni bir canavara dönüştürüyor! Tıpkı o adamlar gibi, Levana benzer biçimde bir canavara.”