Sinop Masöz Bayan Genç Esra Hanım

Sinop Masöz Bayan

Sinop Masöz Bayan “Ne kadar ender?” diye mırıldandı. “hemen hemen hiç.” Fakat Miranda’nın sesi giderek yumuşuyor, şüphe uyandırmaya başlıyordu. “hakkaten mi?” Turner, şüpheci bir ifadeyle tek kaşını kaldırdı. “Sanırım burada yediğin İskoç yiyecekleri beynini bulandırıyor. Sakatat yahnisi yiyor musun?” “Sakatat yahnisi mi?” diye sordu Miranda, nefesini tutarak. Göğsünün hafiflemeye başladığını hissedebiliyordu. Sanki havanın kendisi sarhoşluk vericiydi, sanki sarhoş olabilirdi, hem de yalnız onun varlığı sinmiş olan havayı soluyarak.

“Bence, iğrenç bir yiyecek.” Çok da kötü değil.” niçin söz ediyordu? Niçin ona bu şekilde bakıyordu? Gözleri sanki safir gibiydi. Hayır, ay ışığındaki gökyüzü şeklinde. Tanrım. Yoksa kesinlığı pencereden uçup gidiyor muydu? Turner hoşgörüyle gülümsedi. “Senin hafızan zayıflamış, sevgilim. Sanırım biraz hatırlatılmaya ihtiyacın var.” Dudakları onun dudaklarına doğru indi ve Miranda’nın bedenine birden bir ateş yayıldı. Miranda, bir taraftan adını sayıklayarak ona yaslandı.

Sinop Masöz Bayan

Sinop Masöz Bayan Turner, uyanışının sertliğini ona bastırarak onu kendine doğru daha sıkı çekti. “Bana ne meydana getirdiğinı hissedebiliyor musun?” diye fısıldadı. “Söyleki hissedebiliyor musun?” Miranda başını salladı, büyükanne ve büyükbabasının salonunun tam ortasında durduklarını unutmuş gibiydi. “Bunu bana yalnız sen yapabiliyorsun, Miranda, ” diye mırıldandı, kendinden geçmiş şeklinde. Boğuk bir sesle, “Yalnızca sen, ” diye tekrarladı. Bu izahat sanki Miranda’nın akordu bozuk bir teline dokunmuştu, Turner’ın kollarında kaskatı kesildi. Arkadaşı Lord Harry – veya adı-her-ne-ise – ile daha yeni, şehir’te bir aydan fazla süre geçirmemiş miydi? Olivia, bilincinde olmadan, eğlencelerine şarap, viski ve bayanın dâhil olduğu mevzusunda ona data vermemiş miydi?

Hafifçeçe kadınlar. Sürüsüyle. “Ne oldu, sevgilim?” Turner, bu sözleri Miranda’nın tenine doğru fısıldamıştı. Miranda’nın bir tarafı onun bedenine yaslanıp erimek istiyordu fakat bedenini ona teslim etmeyecekti. Bu defa değil. Fikrini değiştirmeden önce, avuçlarını Turner’ın göğsüne yapıştırıp onu iteledi. “Bunu bana yapmayı deneyim etme.” “Neyi?” Turner öyle masum bakıyordu ki. Eğer Miranda’nın elinde bir çiçeklik olsaydı, Turner’a fırlatırdı. Yada daha iyisi, yarısı yenilmiş bir çörek. “Arzularına boyun eğmem için beni baştan çıkarmayı.”